Top Menu

18 Mayıs 2024 Cumartesi 

Resimli  Site içi  Google 

ANA SAYFA
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ..HAYAT KISA...
 
eyupo
 
 
 
 
 
 
15 Temmuz 2009
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ..HAYAT KISA...

Değerli arkadaşlar....
Bir varmış, bir yokmuş... misali bir masal gibidir yaşam. Ölüm ise "uyudun uyanamadın olacak" kadar basit, ama gerçek bir son ve başlangıç. hepimiz daimi yaşayacağımızı zannederiz . En yakınımızdakilerin ölümünde bile kendimize pay çıkarmayız asla. Büyük bir hakikat olan ölümü anlamaya, idrak etmeye yanaşmayız nedense. Onu başkalarında görür, o bağlamda değerlendiririz. Belki "ben ve ötekiler" düşüncesinin en bariz yaşandığı durumdur bu. Etrafımızdaki ölümleri çoğu kez bu düşünceyle geçiştiriveririz. Sanki bize yolu düşmeyecekmiş gibi algılarız onu.ölümün biraz da kötü yüzünü görmeye çalışmayız

Evet, en büyük hakikat ölüm! Bu dünyaya nereden, niçin gelindi ve nereye gidilecek düşünmeden yaşıyoruz hepimiz.biz İlahi mesajlara kulak tıkadık. Ölüm gerçeğini bir türlü kabul etmeden yaşadık yıllardır Ölümü düşünerek yaşama tutunsaydık,para uğruna en yakınımıza ve sevenlerimize sırt çevirirmiydik. İftira eder, fitne çıkarır mıydık? Yalan söyler, insanların şahsiyetiyle oynar mıydık? Sömürür, kanını emer miydik yetimlerin? Binlerce masumun kıyımına sessiz kalır mıydık? İşlenecek vahşetlere göz yumar mıydık?
Ölüm gerçeği karşısında, nedendir bilmem bunca stres, mal-mülk telaşı, gelecek kaygısı? Neyin kavgasını veriyoruz acaba? Değer mi gönül kırmaya, yuva yıkmaya, kan dökmeye, insanları yerlerinden yurtlarından etmeye? Hele belli bir makama gelince insanların "kaderiyle" oynamaya? Gücünü şahsiyetinden değil de, sahip olduğu makamından almaya? Şu veya bu sebeple şahsiyetini kirletmeye? Dünyanın anahtarını sana verseler ne olacak! Sonuç itibariyle bir kefenle dünyayı terkedecek, çürüyüp toprak olacaksın işte!
Şöyle veya böyle bir masal gibi bizim de geçecek ömrümüz, hayat yolculuğumuz. Geçecek ama son demde yine aynı şeyi mırıldanacağız galiba: Bir varmış bir yokmuş, dünya denilen menzil çok yokuş, hem de bomboşmuş...

Hayat hep birlikte olma çabalarının yalnız kalmalarımızın korkularından kurtulma mücadelesi. Peki ölüm yaşantımızın haklı bir sonucuysa eğer yaşamak icin sebeplerimiz neler?aslında çok ta sevmedigimiz bir hayata çogu zaman kıyısından köşesinden tutunuruz,bir umut ararız bizi baglayacak.!Düsünmeden yasarız cogu zaman düsündügümüzde de aman be bosver deriz,koca dünyada ben merkezli yasamaya calısırken evrende cok ufak bir nokta olmak kacıs noktamızdır cogu zaman,yalnız degiliz diye kendimizi avuturuz..aslında o kadar yalnızız ki Düşünün mezara aynı anda iki kisi gömülüyormu?Kendimizi kandırıyoruz sanki .Kabullenemiyorz yalnız olmayı,iliskilerimiz oluyor bir yerden sonra hayatımız,degilmi ki biz ölüyoruz ilişkilerimiz nasıl kalsın?Kacmaya calıstıgımız anlarda sorumluluklarımız ya da baska sebepler yakalıyor ve keşke ler başlıyor etrafımızı sarmaya sonra yasamamıs olmayı diliyoruz caresizce..
peki ya ölüm?.Canınız yandıkça gülümsemenin mutluluğunu daha somutça farkedersiniz. Bazen aydınlık bir sabaha uyanmanın bile büyük bir mucize olduğunu düşünebilirsiniz.
Yaşamın özündeki kavram yalnızlıksa da yanlızlığımıza çare bulmak elimizdedir ki insanlara kimlikler veririz.Tanıdık,arkadaş,dost,eş,vs..Ve bu kişilere verdiğimiz kimliklere göre davranırız,hayatımızda buna göre yer edinirler -umut kaynağı olurlar.Siz seçersiniz hayatınıza girecek ya da çıkacak insanları ama ne yazıkki başınıza bir olay geldiğinde kendinizi değilde kimlik verdiğiniz insanı suçlarsınız.Peki ya siz o insana arkadaşım,eşim,dostum demeseydiniz yine de aynı acıyı verebilecekmiydi?söylemleriniz???Trafik ışıklarında dururken karşıdan karşıya geçen bir yayaya bir aracın çarptığını düşünün,ilk ihtimalde tanımadığınız birisi olsun,ikinci ihtimalde çok sevdiğinizi söylediğiniz birisi,duyacağım acı aynı olur diyebilen birisi varmı???
Bizler bu kadar ben merkezli yaşarken yaptığmızı en büyük hata öğretilmişleri yaşamaya çalışmaktır,başkalarının doğrularını yaşatmaya çalışmaktır,koymadığı kurallara uymaktır..Peki bizler neden doğruları yaratmak yerine hep başkalarının doğruları ile yaşamak zorunda hissederiz kendimizi?...Belki o onun inandığı,inanmak istediği,olmasını arzu ettiği doğrudur deyip kendimize olan güvensizliğimizi ortaya çıkarırız .Başkalarının doğrularına göre yaşamak o kadar kuşatmıştır ki bizi ilişkilerimizde bile ''ne ayıp(kime göre ayıp??)'',''ne derler(kimler??)'',''nasıl açıklarım(kime??)'' gelgitlerinde yokolur ben kavramımız.Doya doya yaşayamadığımız yaşantımızda ben diyemeden ölürüz...

Sonuçta yaşantımız yaptığımız seçimlerin toplamı olarak karşımıza çıkar.Biz kendinizi mutlu edemiyorsak başkalarının bizi mutlu etmesini beklememiz hata olmazmı? Korkularımızın içinde çıkamadan yalnızlık,bizi dört duvar arasına hapsetmiştir artık.
Önümüzde gelecek varken, geçmişle uğraşmayı bırakalım .Ama geçmişi bırakırken geldiğimiz yeri bizi biz yapan değerleri hep canlı tutalım Geleceği de yeni bir 'eski geçmiş' yaratmak için yaşamayalım.

Bu dünyada hiçbir şey kendi yerini bulmuş değildir.Öyleyse insan adaletsizliğini seyrederken hiç şaşırmamak gerekir. Toplumun düzenini reddetmek de kabul etmek de aynı şekilde abestir. Onun iyi ve kötü yönde değişimlerine, ümitsiz bir tutuculukla maruz kalmaya mecburuz; tıpkı doğuma, aşka, iklime ve ölüme maruz kaldığımız gibi. .
(çeşitli kaynaklardan alıntıyapılarak hazırlanmıştır)

Eyüp ÖZTÜRK




Facebook'ta Paylaş


    Gönderen : eyupo        Tarih : 15 Temmuz 2009        Hit : 8617

Yorum Eklemek İçin Üye Olun / Giriş Yapın


Yorum Yazmak İçin Üye Seviyeniz Yetersiz

Lütfen

Üye Girişi Yapınız   Veya  Üye Olunuz

 

Anasayfa  İletişim